CEMİLE
Doğayı, vatanı, insanları ve aşkı çok iyi bir şekilde kaleme aldığını bildiğimiz Aytmatov tasvirleriyle yine Cemile kitabında da okurlarını şaşırtmıyor. Bizlere savaş zamanını, o zamanda yaşanılanları, aileleri, yıpranmaları ve en önemlisi de güzel bir aşkı betimliyor. Aytmatov’a ilk büyük şöhretini kazandıran Cemile, diğerlerine göre en güzel aşk hikâyesi olarak değerlendirilmiştir. Gerçekten de aşk ve tabiatın, çocuk dikkati ve masumiyetiyle sunulduğu şahane bir duygu tablosudur.
Cemile; hayat dolu genç bir kadındır. Eşi savaşta olduğundan kocasının ailesiyle yaşamaktadır. Köyün neredeyse bütün erkekleri cephededir. Bu nedenle ağır işleri bile kadınlar ve çocuklar yapmaktadır. Yazar, neşeli, çalışkan, herkesin hayranlık duyduğu Cemile’nin askerde olan eşinin tek bir selamı için beklediği zamanları; sonrasında ise savaştan gelen, sakatlanmış, kimsesiz, sessiz sakin, pek önemsenmeyen Danyar’la olan hikâyesini akıcılığını bozmadan, gereksiz süslemeler yapmadan anlatmıştır. Cengiz Aytmatov, gözle görülmeyen, varlığı kimse için bir önem teşkil etmeyen, yokluğu kimseyi korkutmayan Danyar’ın türkü söyleyerek kendini, vatan aşkını, ruhunun derinliklerini açığa çıkarması ve sonrasında gelişen tüm olayları açıklıkla gözler önüne sermiştir.
Kitap küçük bir çocuğun duygularıyla yazılmış olması nedeniyle okuması kolay, sade bir dille kaleme alınmıştır. Ayrıca kitapta aşkın yanında vatan ve doğa sevgisi de güzel anlatılmıştır. “Dünyanın en güzel aşk hikayesi” olarak takdim edilen bu eser, gerçekten öyle mi bu tartışılır lâkin güzel bir aşk öyküsü olduğu kanaatindeyim.
Cemile oldukça akıcı bir kitap. Çok kısa, kendini okuttukça okutan, sayfaların nasıl gelip geçtiğini anlamadığınız, tasvirlerle insanı kitabın içine çekip yaşatan bir eser. Aytmatov, eserlerinde doğayı, vatanı, sevgiyi, insana mutluluk vererek anlatmayı seviyor. Kitapta savaş zamanı askerlik yaşı gelen erkeklerin cepheye gitmesiyle, köydeki işlerin kadınlara kalması ve köyün güzel kızı Cemile’yle tanışıyoruz. Sadık ile evli ve askerde olan kocasının yolunu bekleyen bir kadın. Eşinden mektupların geldiğini duyunca büyük heyecanla ona yazılan kısma gelir ancak ne yazık ki bir burukluk, hayal kırıklığı yaşar. “Kiçene Bala” diye seslendiği kaynıyla beraber çalışmaya başlayan Cemile yeni savaştan dönen Danyar ile tanışır. Danyar’ın en büyük aşkı vatanıdır ve bu kısmı kitapta mükemmel anlatılmıştır.
Güzel Cemile; neşesiyle, enerjisiyle, çalışkanlığıyla köyün dilindedir. Danyar’la yolu kesişen Cemile’nin hayatı değişir ve artık hem mantığıyla hem de kalbiyle savaş vermeye başlar. Hikâyenin tümü kayınbiraderi Seyit’in gözünden anlatılır. Seyit köydeki insanlardan farklıdır. Hayallerinin peşinden koşmaya inanan, sevginin gücünü bilen, tüm olaylara baştan sona şahit olsa da asla Cemile’yi suçlamayan aksine bu yaşananları aşkın öyküsü olarak gören biridir. Sona yaklaştığımızda Seyit’in de hayatında olan değişimler okuyucuyu mutlu eder. Çoğu kimse için Cemile’nin yaptığı büyük suç gibi gözükse de aslında kendisini de Sadık’ı da bu zulümden kurtarır. Çünkü kalbi başkasında olanın, bedeninin evli olduğu insanın yanında olması çiftleri mutsuz etmekten başka bir şeye yaramaz.
Eserde derin birçok konu var. Cemile, sadece sevginin değil o dönemin âdetlerinin, insan ilişkilerinin, savaş döneminin, aile bağlarının anlatıldığı bir eser. Birçok kişi için sade sayılan bu eserin içinde büyük derinlik yatıyor. Tek eleştirilecek yönüyse o dönemdeki şartlarda, kocası savaşta olan kadınların erkeklerle biraz içli dışlı gösterilmesi beni biraz düşündürdü. Acaba o zamanlarda bu kadar yakınlık mümkün müydü?
Kitaptan aldığım notlar:
“Uzun zamandan beri seviyorum seni. Bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin!”
“Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.”
Keyifli okumalar… Şerife ÇOBAN