• HABERLER

A.g.e. Dergi

23 Kasım 2023

253

A.g.e. Dergi 10. Sayı temmuzda

Son derece dürüst, inançlı, ince düşünceli, kibar ve sevgi dolu bir insan düşünün. Aynı zamanda çok da bilgili, meraklı, araştırmacı biri olsun. Bu düşünürün derdi de öğrendiklerini başkalarına dayatmak değil, başkalarını da düşünmeye itmek, onlara düşünmeyi, beraberinde araştırmayı öğretmek… Soruları ile doğru düşünme yollarını bilhassa gençlere göstermek… Anlayacağınız gerçekten iyi ve topluma, insanlığa fayda sağlayan biri… 

İşte böyle biri suçlanıyor ve idama mahkûm ediliyor. 

Bilgeliği ve erdemli yaşayışıyla bilinen, idama mahkûm olduğunu öğrendiklerinde onu yakından ve uzaktan tanıyanların şaşkınlığa uğradığı, felsefe tarihinin ünlü siması Sokrates’ten bahsediyorum. Onun neden suçlandığı ve ölüme mahkûm edildiği sadece düşünce tarihçilerinin değil, genel okurun da merakını celbediyor. Çünkü ortada bir suç yok, suç olmayınca suçlu da olamaz mantıken ancak suçlu ilan edilen biri var. İdama mahkûm edilen ve öldürülen biri var. O vakit suç nedir? Kime ve neye göre suç? 

Birilerin yaptığı şeyler birilerini rahatsız ediyorsa, mesela yargı ve yürütme kurumlarının çıkarlarına dokunuyorsa ortada suç olmasa dahi icat ediliyor. Daha doğru bir tanımla uyduruluyor ve çıkarlara dokunan kişi dokunulan tarafından yaftalanıyor, yetmiyor yargılanıyor, bu da yetmiyor infaz ediliyor. Hâl böyle olunca düşünen insan suçu ve cezayı sorgulamaya başlıyor. Yerine göre düşünmek de ve dahi eylemek de suç unsuru olabiliyor. Düşünen ve dahi eyleyen insan özünde iyi tabir edilen kişi olsa da suçlu ilan edilmekten kurtulamıyor. Her suç da cezayı zorunlu kılıyor. Cezası olmayan suçlar suç olmaktan çıkıyor çünkü. 

Sanılır ki sadece kötü insanlar suça meyilli olur, başkalarının hakkını gasp eder, birilerinin çıkarına dokunur ve dahi rahatsız eder. İnsan pekâlâ ortama ve şartlara göre iyiliği bir kenara bırakıp kötülüğü giyinebilir. Fiilen değilse de zihnen kötülük sınırlarında gezebilir, suç işlemeye azmedebilir ya da en azından hayalinden geçirebilir. Yalnız eylemek değil eylemeyi dilemek de bir çeşit suçtur aslında zira insanı zihninin mahkemesinde sorguya sokar, ardından azaba uğratır. Nasıl ki; suç varsa mutlaka cezası da vardır diyoruz, o vakit cezasını çekiyorsa insan suç da işlenmiştir, diyebiliriz. 

Adı geçen eserimiz Suç ve Ceza olunca bolca suçları düşündük, kime ve neye göre suç olduğuna kafa yorduk. Ardından cezalar sıralandı zihnimizde ki en ağır celladın kişinin kendi vicdanı olduğunda karar kıldık. Sizler de biraz içinize dönün, suçlarınızı, suça niyetlerinizi, kendinize verdiğiniz cezalarınızı düşünün istedik. Keyifli okumalar…

Hilâl Acar